Wanted Dead or a Wild… işte bu isim, başlı başına bir hikâye. Yani daha oyunu açmadan “kime mermi sıkıyoruz, kimi soyuyoruz” kafasına giriyorsun. Slotter’da gördüm bu başlığı, dedim bu işte bir Clint Eastwood havası var. Girdim, bir bakayım dedim… yok öyle “bir bakayım” değilmiş. Bu slot, resmen dijital düello.
Oyuna giriyorsun, fonda o karanlık, puslu batı havası. Müzik… o kadar gerilimli ki sanki biri az sonra düelloya çağıracak. Semboller resmen karakter gibi. Kurukafa, outlaw, whiskey… her biri dönüyor ve diyorsun ki, “az sonra ortalık karışacak.”
Wild sembolü bir geldi mi… olay kopuyor. Hele o bonus kısmı! Oynadığım zaman baktım ekranda kırmızı kırmızı “Duel, The Great Train Robbery, Dead Man’s Hand” yazıyor. Seçiyorsun birini, hop çarpanlar, free spin’ler patır patır geliyor. Slotter sayesinde oyunun hızı da şahane, hiçbir şey akıcılığı bozmuyor. Dönüşler yağ gibi, heyecan full.
Oyunun atmosferi bayağı sert. Tatlı tatlı kovboyluk değil bu, bildiğin serseri batı. Grafikler desen karanlık, semboller çarpıcı. Ama bu oyunun ruhu bu zaten. Çatışma havası var, kazandıkça daha da çekiyor. Hele ki “Duel at Dawn” modunda çarpanlar üst üste bindi mi… yeminle ekranı yumruklayasın geliyor sevinçten.
Sadece kazanç değil, verdiği his de başka. Her spin’de “acaba şimdi mi geliyor o büyük çarpan” diyorsun. Her bonus başlangıcında tansiyon tavan. Oyunun matematiği çok dengeli. Düşükten girip yükseğe çıkıyor. Bu yüzden oynaması daha da keyifli.
Wanted Dead or a Wild sadece şansa dayalı değil. Hangi bonusu seçeceğini, ne kadar bastığını iyi düşünmek gerek. Ama işin en güzel tarafı, oyunun sana sürekli bir umut vermesi. Sanki her çark çevrilişinde, “biraz daha kalsan var ya…” diyor.
Kazandıkça “tamam abi, budur” diyorsun. Kazanamasan bile “hadi lan, bir daha deneyeyim” havası var. Slotter’ın katkısıyla donma, kasma falan da yaşanmayınca, geriye sadece keyfini sürmek kalıyor.
Wanted Dead or a Wild… tam bir Vahşi Batı efsanesi. Hem stil var, hem aksiyon, hem kazanç. Slotter’da oynarken fark ediyorsun zaten; bu sadece oyun değil, bir karakter deneyimi. Unutma; bazen en değerli ganimetler, en karanlık çöllerden çıkar.
Bazen denk geliyor öyle bir oyun ki... Başlıyorsun rastgele, sonra bir bakmışsın saat geçmiş, hâlâ…
Şimdi sen bana gel de “dört yapraklı yonca” deyip umut aşılamamış ol. Clover Gold, öyle…
Şimdi açık açık söyleyeyim, ilk gördüğümde “bu ne ya çocuk oyunu gibi” dedim. Renkli küpler,…
Abi şimdi dürüst olalım, Sweet Bonanza deyince bir duruyorsun. “Bu ne ya, pastane ismi gibi”…
Bazen oyun seçerken kararsız kalıyorum. O mu bu mu derken ekranın köşesinde parlayan bir logo…
Bak şimdi, Zeus abi biz seni tarih kitaplarında biraz asabi biri olarak tanıdık. Ama bu…